Aralık 21, 2020

48

bunu yazmaya başladığıma inanamıyorum, ve buradayız işte; hoşgeldin 48!

yılın en karanlık günü, ve hayatımda yaşadığım en karanlık (gün ışığı itibarıyla) 21 aralık. sadece 7 saat ve 1 dakika bugün gün doğumu ve batımı arasındaki farkın bize bahşettiği gün. iskandinavya’ya taşınacağımı hiç düşünmemiştim açıkçası...

yılın büyük olayı bu büyük değişiklik; kopenhag’a taşındım. hiç ama hiç aklımda yoktu ama oldu. olmasına da memnun oldum açıkçası ama kolay da olmadı: bir pandemi ortasında başka bir ülkeye göç etmek kimseye tavsiye edebileceğim bir deneyim değil. bu önemli ve büyük adımı bilhassa bu dönemde attığım için çok memnunum. bu bana çok şey öğretti (ve hala da öğretiyor), ve ‘extreme uncertainty’ ile başetme konusunda büyük bir inanılılırlık sağladı bana. 

gerçekten de o inanılmaz belirsizlik içinden bu kadar temiz ve net çıkabilmiş olmama hayretle bakıyorum; bunca yıllık işinden istifa et, evi arabayı falan sat, yeni bir ev bul, yeni bir işe başla... yeni bir hayata başla bakalım koray efendi!

elbette farkındayım yeni bir hayata başlarkenki ayrıcalıklı pozisyonumun; maddi bir endişe yaşamadım mesela. ama bir saat içinde yeni ev seçmek, 6 saat içinde kontratta anlaşmak falan kolay şeyler değil sevgili karaburunlu dostlarımız. bütün bu taşınma sürecini tamamen kedilerin taşınması sırasındaki lojistiği düşünerek planladım ve sevgili yavrularım mümkün olan en az rahatsızlıkla geldiler yeni evlerine. keşke müjde yola çıktığımızın daha ilk saati içinde kafesi içindeki tuvaleti kullanmaya o kadar da istekli olmasaydı ama yapacak bir şey yok... ikisinin de keyfi gayet iyi bugünlerde, ve benim de.

yeni işim pek güzel, pek heyecan verici. benden beklendiği üzere ortalığı biraz karıştırdım tabii hemen. bu da bana 4 ayda üç müdür olarak geri döndü ama sonucunda (bence) olması gereken yapıya doğru büyük bir adım attığımızı düşünüyorum. bakalım, eğer temellerini attığım planlar beklendiği şekilde ilerlerse önümüzdeki 3-4 yıl içinde şirketin görünümü epey değişecek. neyse bu kadar iş yeter..

kopenhag çok güzel bir şehir, evimi seviyorum, mahallemden pek memnunum yazın bilhassa: işten çıkıp eve gelince şortu çekip 5 dakika sonra denize atlamak epey güzel bir lüks doğrusu. 

şehir hayatına tam olarak karışamadım tabii ki bu süreçte. yine de bu vakte kadar 4-5 tane michelin yıldızlı restoran deneyimim olabildi mesela. takdir edersiniz ki bir restorana yalnız gitmek çok da eğlenceli bir şey değil. ben de yalnız gitmedim zaten.. 

geldiğimden beridir o date bu date derken o cenahta işler epey hareketli. bundan hem memnunum hem de değilim: memnunum çünkü yeni insanlar tanımak, onları tanırken kendini de biraz daha tanımak güzel şey. çok güzel insanlarla tanıştım, çok acayip insanlarla da. bir cüceyle bile date ettim bu arada (yok, kısa değil cüce)... bu vesileyle belirtmek isterim ki, my fellow online daters, bence karşımızdakini muhtemelen çok şaşırtacak özelliklerimiz varsa bunları daha en başından ortaya koyup o şok faktörünü bir an evvel ortadan kaldırmak lazım. evet sen de, ancak yatağa girince "yalnız ben mazoşistim" beyanı aklına gelen güzel kız... 

seyahat edememek yoruyor, üzüyor. babamı görmek istiyorum, görmem gerek acilen ve gidemiyorum. uzaklarda bir yerde tatile ihtiyacım var ama o uzak yer çok uzakta. 

bu yıl öğrendiğim en önemli şeyler, in no particular order:

1. pandemi ne acayip şey. şanslıyız bence bunu deneyimlediğimiz için ama artık yeter virüs biraderim. öğrendik yetti.

2. röyksopp dinlerken uzun uzun yürümek çok güzelmiş. yıllardır mesafeli olduğum bu arkadaşlarla bu sene kanka olduk.

3. "bunu zaten herkes biliyordur" dediğim hiçbir şey bilinmiyor (profesyonel hayatta). hala da çok şaşırıyorum buna, sanki boşa para veriyorlar gibi geliyor bana.

4. yeni bir (romantik) ilişkiye başlamak hem çok kolay hem de çok zor. birkaç haftalık, birkaç aylık ilişkiler o kadar rutin haline geldi ki herhalde bende bir sorun var diye düşünmeye başladım (eğer öyleyse de sorunu kabulleniyorum demektir, yaşasın!). tinder çağındaki en büyük sorun intimacy'nin intimate olmadan önce gelmesi bence. bununla nasıl başedebileceğimi anladım sanırım ama henüz denemedim, bakıcaz..

5. high fidelity müzik filmi diye düşünüyordum hep, meğerse basbayağı commitment üzerine bir hikaye imiş (bkz. yukarıdaki madde). çalışıyorum üzerinde..

6. hayatımı / karakterimi şekillendiren şeyin antifragility denen bir kavram olduğunu öğrendim (bir başkasından). bu bilgiyle ne yapacağımı ise hiç bilmiyorum.

7. hygge denen şey o karanlık iskandinav kışında neredeyse tüm gün evdeki farklı ışıklarla oynamak üzerine kurulu(ymuş). gerçekten de dışarıdaki karanlıkla evdeki sıcak ışığın kontrastı çok huzur verici. welcome to my ted talk!

8. tomorrow never knows (the beatles) çok büyük şarkı. ne kadar güzel olduğunu elbette biliyordum ama büyüklüğünü bu sene, hatta epey yakın bir zamanda anladım. dinleyin bence, hatta şimdi.

geçen sene doğumgünümde instagram'da "hello 47, we will smash it" yazmıştım. we did.

Aralık 22, 2019

47

yine bir doğumgünü vesilesiyle sizlerle birlikteyiz sevgili mardinliler. yaş oldu 47 diye mardin dedim, yoksa hepinizden eşit derecede hoşlanmıyorum... (yaşlanırken giderek artan bir dozda grumpy olmak gerekiyor diye çemkirdim valla, yoksa banane canım sizden?)

yılın özetini geçeyim diyorum, meraktan ölüyorsunuz biliyorum... kötü haber: taşlar yerine oturmuyor. iyi haber: taş diye birşey yok :)

yılın kötü sürprizi annemin ölümü oldu. hâlâ idrak edemiyorum açıkçası bunu. bir gün bir yerde patlayacak bir bomba gibi duruyor içimde şimdilik. yılın diğer getirdikleri ise göreceli olarak o kadar önemsiz hâle geldi ki sonrasında, o yüzden bu kısa bir özet olacak.

yılın güzel haberi: hâlâ ve yeniden bir şeyler öğreniyorum kendimle, hayatla, mesleğimle alâkalı. bu eğer hep böyle gidecekse yaş almaya hiçbir itirazım yok, bundan çok memnunum açıkçası.

bunlardan gayrı evet bir dolu daha şey oldu (oluyor) magazin basını tabiriyle 'aşk' hanesinde. herşeyi sizlere anlatacak olsam özel hayatın ne özelliği kalır değil mi ama? şöyle özet geçeyim: "görsen 47 demezsin". demişken, 47 gümüşün atom numarası, silver fox yıllarıma hoşgeldim sevgili kendim!

Eylül 18, 2019

babalar ve oğullar

bugün babamla konuştum. annemin ölümünden beridir bugüne dek yapmadığımız bir sıklıkla konuşuyoruz -meğerse geveze bir adammış :)

günlük hoş beş geyiği geçince anladım muhabbeti biraz daha uzatmak istediğini. birazcık dürtünce yalnızlıkla alâkalı dertleri dökülmeye başladı; zormuş. "oglum sen nasıl yapıyorsun" diye sorunca beni bir gülme tuttu. "baba" dedim, "bir süre sonra çok konforlu bulacaksın bunu".

diyemedim tabii "kendini öğrenmeye başlayacaksın" diye koca adama. ayrıca kimbilir, belki de hiç sevmeyecek kendini...

bugün babam biraz benim çocuğum oldu. yaşı  epey geçkin ama n'apalım artık, evlat deyip bağrıma basıcam...

Aralık 21, 2018

40 - 45 falandir

uzaktan bakan biri acaba böyle mi tahmin ediyordur; 40 - 45 falan? ben size bir kolaylik yapayim ve tahmine yer bırakmayayım; bugun itibarıyla 46.

doğumgünlerime duskun degilim. sevdiklerimle birlikte eglenmeye vesile olsun diye kutlarım, yoksa da kutlamam. baska da bir özel anlami yok benim icin. o halde neden bu yazıyı bugün yayınlıyorum degil mi? 45 gecirdigim en ilginc, en ogretici ve belki de en yapici yaslardan biri oldugu icin (kendime) bir ozet gecmek istedim. hasbelkader buraya denk geldiyseniz belki sizin de isinize yarayacak bir seyler cikar, ya da oylesine okursunuz iste -her seyden de bir fayda beklemeyin zaten canim...




simdilik bir liste halinde toparlayayim diyorum bunlari, 45'imde yasadiklarimi, ozel bir onem sirasi gozetmeden, aklima geldigi sirayla. belki 21 aralik'a kadar baska bir format da gelir aklima. asagida bir liste varsa gelmemis, ya da o formata gecmeye vaktim olmamis / usenmisim demektir (bence ikincisi olacak)

1. bosandim. hayatimda ikinci kez oldu bu. ikinci kez olmasi ilkinden tecrube kazandigim anlamina gelmiyor(mus). her insan baska, haliyle her iliski de. bu nedenle ayriliklarin nasil yasandigi iliskiden iliskiye aktarilan bir tecrube degil(mis).

herkesin bu gibi surecleri nasil yasadigi farklidir diye tahmin ediyorum. benim icinse tam o surecte kendimi buyuk bir mesguliyet icinde bulmam belki de, sureci yumusak gecirmemi sağladı -ilkine kıyasla. demem o ki mesguliyet guzel bir arac. 

15 yil aradan sonra yeniden yalniz yasamaya alismam da dusundugumden daha kisa surdu. hemen eski dostum rutinlerimi yeniden kurdum. rutin dediysem de basit seyler iste; gunluk hayatin bir takim zaman alan, akil kurcalayan kisimlarindan bahsediyorum. mesela mutfakta vakit gecirmeyi ne kadar sevdigimi hatirladim ama bunu da her gun saatlerimi gecirmek haline getirmedim: her haftasonu 2-3 saat icinde o hafta ne yiyeceksem -ogle yemekleri dahil- hazirlayip cikiyorum mutfaktan. bunun baska bir nedeni daha var ve onu da asagida yazacagim.

2. kilo verdim. cok kilo verdim. uzunca zamandir yapilacaklar listesinin basinda duruyordu. kestirilebilir ve uzunca bir sure evde oldugum ve is yukumun buna musait oldugu ilk zaman ocak 2018 idi. ozellikle 2017'deki cilgin seyahat ve is temposunun sonunda bunun olmasini dort gozle bekliyordum acikcasi. once kendimi aralik'ta yeni diyet duzenime alistirdim (intermittent fasting), ve ocak'ta da spor rutinimi yeniden kurdum. ocak sonunda hayatimin dramatik sekilde degismesine ragmen (e bosandim?) ne diyet ne de spor rutinimi bozmadan hedefledigim kiloya kendimi epey yaklastirabildigim icin kendimi buradan kutluyor ve sirtimi potpotluyorum.
evet evet biliyorum, revenge body diye bir terim var. motivasyonum bu muydu? bilmiyorum, belki de oyledir. ben daha cok uzun suredir planladigim ve kendimi gunluk hayat rutinlerimle dengede tutmaya calisirken yakaladigim stabilite sayesinde ortaya cikan dogal bir sonuc olarak goruyorum. ote yandan insanin fiziksel gorunusunun yalnizliga yeniden alismaya calistigi bir donemde onemli bir faktor haline geldigini de yadsiyacak degilim. neyse, ben bu konuda bana yardim eden o basit receteyi vereyim: intermittent fasting (16-8), strength training, az miktar caloric deficit altinda dogru duzgun beslenmek (abur cubur yok diyor), ve icki icmemek. bu sonuncusuyla ne yapacagimi merak ediyordum acikcasi ama dedigim gibi bosanmanin ilk aylarinda bile agzima tek damla icki koymadim. bu konudaki motivasyonumu cok hizli sonuc gormeye baslamamla iliskilendiriyorum; insan gelismeyi gordukce katettigi mesafenin kiymetini daha cok anliyor.

3. isimde basarili oldum. bilenleriniz biliyordur, son bilmem kac yildir cok yogun tempoda calisiyorum. bu yogunlugun ilk somut meyvesini 2017 ortalarinda alarak sirketimin en prestijli departmanlarindan birine transfer oldum. 2018'de de yeni rolumle en buyuk sorumlulugumu alip onu da beklenenin uzerinde bir basariyla tamamladim. bu korpirit dili bir kenara birakip ozete gecersek; bunca yildir kicimi yirtarak ugrastigim sey nihayetinde oldu ve artik daha az calisarak daha cok basarabilir hale geldim. 2018 icinde sadece 1 gun haftasonunda calistim, su anda ofiste olup olmamam kimsenin umrunda bile degil ve hala 2017'ye kiyasla daha cok ve buyuk sonuclar aliyorum...

4. kedilerimle aramizdaki bag guclendi. nispeten uzun sureli seyahatlerimde bile geri geldigimde evde beni ozlemis iki esek bulmak hosuma gidiyor. yatagin bir kosesinde iki buklum vaziyette uyuyor olsam da bundan hic sikayetci degilim.

5. kendimi daha iyi tanidim. insan her zaman kendine donup bakma firsati bulamiyor maalesef. bu sene buna vaktim de vardi, bunu yapmaya istegim de. kendimle alakali sasirtici seyler ogrenmedim ama daha iyi bir insan olmaya dogru bir mesafe katettigimi dusunuyorum; umuyorum ise yaramistir.

6. mutlu oldum. biraz sasirtici belki bu kadar calkantili bir yilin ardindan bunu soylemek ama oyle. hayatimin hafifledigini ve gercek bir ic huzuruna kavustugumu ben uyku duzenimden anliyorum ekseriyetle. darmadagin baslayan senenin ortalarini gecince, temmuz-agustos gibi, bir dinginlik bir huzur, bir mutluluk, bir kendinden ve hayatindan memnuniyet geldi uzerime. bu da basta uyku duzenim olmak uzere butun hayatima olumlu yansiyor tabii.

kimbilir neleri yazmayi unuttum ama burasi bir bilanco olmadigi icin arkamdan kosacak degiller. zaten ozetle "uzuluyorsun, mutlu oluyorsun, uzuluyorsun, mutlu oluyorsun ve bir bakmissin ki 46"

Ağustos 10, 2011

"gunler giderek daha mi hizli geciyor" diye soracak olursaniz cevabini asagidaki grafikle vermek isterim. bir gunun hayatimizin ne kadar hacmini doldurdugunu yasimizla alakali sekilde kabaca gosteriyor grafik.


40'tan sonra yokus asagi...

Temmuz 21, 2010

Mayıs 17, 2010

he rocked




















14 yasinda ilk Dio albumu Cankaya'da bir kasetciden aldigimda dinledigim sey o kadar hosuma gitti ki saniyorum 2 hafta walkman'in icinden cikar(a)madim o kaseti. Muhtemelen hala tum Dream Evil albumunu ezbere biliyorumdur. Ondan sonra tum Dio kulliyati, Rainbow derken bugun hala heavy metal deyince aklima once Ronnie amcanin sesi geliyor.

Ronnie James Dio da birlikte raki icmemiz gereken insanlardan biridir. Bunu yapabilme sansimiz onun sagliginda yoktu ama artik var: Haftasonu koyariz rakimizi ve hep birlikte all the fools sailed away soyleriz, olur.

Ronnie James Dio, 1942-2010, he rocked.