Kasım 30, 2006

icimizdeki hayvan



icki icmekle hayvanlik iliskilendiriliyor hep. tamam, bazen hayvanlik yapiliyor icince ama her zaman boyle oldugu soylenemez. bir de niyedir bilmem, hayvanlik daha cok biranin bir yan etkisi gibi. raki icince hayvanlik yapani hic gormedim diyemem ama kisisel tarihimden cikardigim istatistikler boyle diyor.

bu video ama henuz icmeden hayvanlasanlar ya da hayvan gibi icmek isteyenlerle ilgili.
haftasonu gelse de icsek hakikaten...

Kasım 04, 2006

"yerli turist daha fazla ilerlemek istemiyor"

(abi basligi oyle attin ama yerli rehber olmasin o)

olmasin. cunku yerli rehber cok ileri gitmis zaten...

su hayatta 'turist' olmaktan daha fazla tiksindigim cok az sey vardir. neden sevmiyorum: cunku turist dedigin -yerlisi yabancisi farketmez- bir tek kulaginin arkasi kalmis ve oranin da pesinde en az bes sirtlan daha olan bir yasam formudur. biraz da bu yuzden tatillerimizi turkiye'de, turist olmadan, guzel meyhanelerde gecirmeyi seviyoruz ailecek. ama oluyor, kendi memleketinde bile turist poziyonuna giriyorsun bazen ister istemez ve o zaman da hic tereddutsuz, aninda gecirmeye calisiyorlar.

dunyanin neresinde olursam olayim (sanki her yerinde olmusum gibi ahkam da keserim) bir aksam yemek yedigimiz yere bir sonraki gidisimizde kesinlikle birinci sinif muamele goruruz. hatta bu coklukla daha ilk gece icinde 'hatirli musteri' sinifina girer. sagolayim (sagol abi. sagol, sen de sagol. lan durun!) seklim semalim itibariyla midir, yoksa hem hanimim hem de ben yedigimiz ictigimizin hakkini verdigimiz icin midir bilinmez; gecelerimiz genellikle mekan sahibiyle hos muhabbetle noktalanir. bu iyi esnaf-hakkini veren musteri iliskisinden de tabii ki cok memnunuz.

bunun da istisnalari var tabii: sana daha bastan gecirmis 'her sey dahil' muesseselerde -ya da genel itibariyla buyuk otellerde, buyuk muesseselerde diyelim- esnaflik yoktur, memurluk vardir. sana hizmet eden, senin yemegini yapan, seninle iletisimde olan herkes orada memurdur ve memuriyet de kalitenin bas dusmanidir.

(abi parantez acabilir miyim? acmissin bile guzelim. hah sey diyecem; sen simdi buradan rekabet, kapitalizm, komunizm muhabbetine mi gireceksin? yok canim, daha o kadar raki ictik mi ki memleketi kurtaralim; bak hala margarita iciyoruz)

ha ne diyordum, memuriyet iste. nihayetinde amirin denetleyebildigi kadar kalite alirsin o ortamdan. bu da cok cok nadir mukemmel olur. ekseriyetle vasat, verdigin para hakkaten kallaviyse de vasat ustu olur; ama mukemmel zor. lafi cok uzatmisim esas hikayeye geleyim:
bugun rehberlerimiz andreas ve rafael -ki bu isimler ispanyolca'da 'seni skecegim' gibi bir anlama tekabul ediyor olsa gerek- esliginde maya'larin gorkemli izlerinden olan chichen itza'ya gittik. yolda da kaua adinda -ki rehberimiz 'iki tortilla' anlaminda oldugunu soylese de bana kalirsa maya dilinde 'illa ki gecirecegim' anlamina geliyor- bir maya koyunde durduk nerdeyse bir saat. bu maya koyu dedikleri yer uc adet catidan mutesekkil bir acik hava gumuscusu, boktan yontmacisi, curuk hamakcisi ve camur purocusu. o yuzden maya koyu dedigime bakmayin, pakmaya ondan daha maya'dir, o derece.

"lan daha kilometrelerce yolumuz var. esas yerde hepi topu 2 saat kalacaz" da diyorsun, ama "niye getirdin bizi bu yere?" diye soramiyorsun cunku senden once soran cok olmus ki sen daha soramadan hemen boku sirkete atiyorlar. "simdi burada biraz duracagiz. program bize tur sirketinden gelen program ve buna uymakla yukumluyuz" diyerek.

kendimi kusadasi'nda gemi bekleyen hanutcularin arasina dusmus dolgun amerikali turist gibi hissettim. bu arada kusadasi manzarasi da etkileyicidir: discovery channel'dan iyi olmasin, vahsidir hakikaten. pamukkale yolundaki halicilar, selcuk civari kuyumculari (faberge basta olmak uzere) falan saymiyorum.

rehberler, hanutcular ve dukkan sahipleri arasinda, onlarin icinde yasamamis olanlarin asla bilemeyecegi bir ayri jargon vardir. hatta buna ayri bir dil bile denebilir. bu dilin kurallari yoktur ayrica: her sene, her sezon, her gemi gelisinde kodlar degisebilir ama 4-5 dilde turist yolabilen bu camia icinde ogrenilmesi, yayilmasi saatlerle olculur.

bugun ben turizm sektorunun icindeki her turlu pisligin evrensel oldugunu idrak ettim. her sey ama; rehberler, dukkan sahipleri, tur operatorleri, her sey dahilciler, taksiciler, garsonlar, barmenler ve en onemlisi turistler... hadi turist olandan gayrisi tek bir amac etrafinda birlesmis: turist yolmak diyelim -ki oyle. ama turist, guzel kardesim, belki de bunlarin hepsini hakeden, her seyin mesulu kitledir?

"su hayatta neyi savunursun; nedir siarin" deseler bana, derim ki "herkes hakettigi hayati yasasin". hemen su anda farkettim aciyla; bu bir yeni yetme popcu sarkisi! yeminle adini hatirlamiyorum ama sekli gozumun onunde: dipleri siyah acik sari saclar, bir sac banti ve ucuz bir gorunum. (abi ucuz deyince sen, simdi nasil yani?). neyse, sinif konsepti verilmeyince bu biraz havada kaliyor. o yuzden soyle diyeyim: bir sekilde parayi bulmus ama cuzdanin oturdugu kaideyi cerceveye oturtamamis insan eger bir de turist olursa onun kulaginin ardinda da kosarlar dogal olarak. bu sirtlanlik degil layikidir.

konunun rakiyla bir baglantisi olmasi lazim ama nerde hala bulamadiniz degil mi? soyleyeyim; bundan sonraki ilk rakinizda 'ne olacak bu memleketin hali' diye dusunmek yerine 'ne olacak bu turistlerin hali' diye dusunun istedim. afiyet olsun.